Giriş
Maddi ve manevi tazminat davaları, hukuk sistemimizde bireylerin uğradığı zararların telafisi için başvurduğu en yaygın yasal yollardan biridir. Bu davalarda, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti gibi maliyetler, davanın sonucu üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Anayasa Mahkemesi 2024/29 E. numaralı dosyada 25.12.2024 tarihinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 326/2 maddesinin manevi tazminat davaları yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Karar, 14.03.2025 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Bu iptal kararı, manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde hem davacılar hem de davalılar için yeni ve önemli bir hukuki durum yaratmıştır.
İptal Kararından Önceki Durum: HMK 326/2 Maddesi
HMK’nın 326/1 maddesi, yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerektiğini düzenler. Maddenin ikinci fıkrası ise “Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.” şeklindedir. HMK 326/2 maddesi manevi tazminat davaları açısından yargılama giderlerinin paylaştırılma yönteminin belirlenmesi ve dava sonucunda hükmedilecek yargılama giderinin öngörülebilir olmaması açısından bireylerin hak arama hürriyetini kısıtlamaktaydı.
Manevi tazminat davalarında davanın reddedilmesi durumunda, davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmediliyordu. Ancak, kısmen kabul kararı verildiğinde, vekâlet ücreti tarafların haklılık oranına göre hesaplanıyordu. Yani davacı talep ettiği manevi tazminat miktarının sadece bir kısmına hak kazandığında, davanın kısmen reddedilmiş kısmı için davalı vekili lehine, kısmen kabul edilen kısmı için ise davacı vekili lehine vekâlet ücreti takdir ediliyordu. Bu durum, davacıların manevi tazminat taleplerini belirlerken ihtiyatlı davranmalarına neden oluyordu. Çünkü yüksek bir talep, dava kısmen kabul edilse bile, reddedilen kısım için yüksek bir vekâlet ücreti ödeme riski taşıyordu.
Anayasa Mahkemesinin İptal Kararının Gerekçesi
AYM, HMK 326/2 maddesinin manevi tazminat davalarına uygulanmasının hak arama hürriyetini ve hukuk devleti ilkesini zedelediği gerekçesiyle iptaline karar verdi. Mahkeme, bu kararı verirken şu noktaları vurguladı:
* Manevi Tazminatın Niteliği: Manevi tazminat, somut bir zararın karşılığı değildir. Acı, elem ve üzüntü gibi soyut duyguların tatminine yöneliktir. Bu nedenle, davanın açıldığı tarihte talep edilecek kesin miktarı belirlemek objektif olarak mümkün değildir. Dava sırasında hâkim, manevi tazminatın miktarını takdir yetkisini kullanarak belirler.
* Hak Arama Hürriyetine Engel: Davacının, davanın sonunda hâkim tarafından belirlenecek manevi tazminat miktarını bilemediği için dava açarken yüksek bir risk altına girmesi, hak arama hürriyetini kısıtlar. Davacının, davanın kısmen reddedilmesi durumunda ödemek zorunda kalacağı vekâlet ücreti, caydırıcı bir etki yaratabilir. Bu durum, bireylerin manevi zararlarının telafisi için dava açmaktan çekinmesine yol açabilir.
* Hukuk Devletine Aykırılık: HMK 326/2 maddesinin manevi tazminat davalarına uygulanması, hukuki belirsizliğe neden oluyordu. Zira davacı davanın açıldığı anda ne kadar vekâlet ücreti ödeme riskiyle karşı karşıya kalacağını bilme imkanına sahip değildi. Bu da hukuk devleti ilkesiyle çelişmekteydi.
İptal Kararının Sonuçları
* Davacının Gider Yükünden Kurtulması: Artık manevi tazminat davası açan bir kişi, talep ettiği miktarın tamamını alamasa ve davası kısmen reddedilse bile davanın reddedilen kısmı için yargılama gideri veya avukatlık ücreti ödemek zorunda kalmayacaktır. Bu durum, özellikle manevi zarara uğrayan kişilerin haklarını arama konusunda daha cesur olmalarını sağlayacaktır.
* Hak Arama Özgürlüğünün Güçlenmesi: Bu karar, manevi zarara uğramış kişilerin dava açma konusunda yaşadıkları ekonomik riski ortadan kaldırarak hak arama özgürlüğünü daha etkin hale getirmiştir.
* Aşırı Talep Riskinin Artması: İptal kararına muhalefet eden üyelerin karşı oylarında da belirtildiği üzere bu durum manevi tazminat taleplerinde fahiş ve aşırı miktarların istenmesine yol açabilir. Çünkü davacı, talep ettiği miktar ne kadar yüksek olursa olsun, davanın reddedilen kısmı için herhangi bir gider yüküyle karşı karşıya kalmayacaktır.
* Davalı Tarafın Durumu: Bu karar, davalı tarafın aleyhine bir durum yaratabilir. Davalı, davacının fahiş taleplerine karşı kısmen haklı çıksa bile, tüm yargılama giderlerini üstlenmek zorunda kalabilir.
Sonuç
Anayasa Mahkemesi’nin HMK 326/2 maddesi ile ilgili iptal kararı, manevi tazminat davaları için tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu karar, hak arama hürriyetini güçlendirmiş, hukuki belirsizliği azaltmış ve manevi tazminatın amacına daha uygun bir yargısal süreç yaratmıştır. Artık manevi zarara uğrayan bireyler, vekâlet ücreti riskini düşünmeden, daha adil bir tazminat beklentisiyle dava açabileceklerdir.
Dündar Legal, İzmir merkezli bir hukuk firması olarak müvekkillerine profesyonel ve yenilikçi hukuk çözümleri sunar.